YENİ BİR BAŞLANGIÇ
Hava güneşli olmasına rağmen içinde bir sıkıntı vardı. Bir türlü anlayamadığı, anlasa da aşamayacağı bir derdi vardı içinde. Dışarıdan bakanlar onun sessiz sakin, kendi halinde yaşayan bir kız olarak görüyordu. Dostları arasında en sevilen ve aranan biriydi. Yüzündeki gülümseme hiç eksik olmazdı. Konuştuğu insanlar onda farklı bir şeyler bulurdu. Çok zekice sözleri vardı. Kimse onunla yarışamazdı.
Zil çaldığında herkes paldır küldür dışarı fırladı. O ise teneffüse pek çıkmazdı. Biliyordu ki eğer sınıftan dışarı adım atarsa Daniel’ in kendini beğenmiş bakışlarıyla karşılaşacaktı. Ah inanmıyorum. Bütün erkekler aynı mı olmak zorunda.
‘Melanie sana diyorum. Geliyor musun gelmiyor musun ?’ Melanie kendi iç karmaşasından çıkarak Claire’e baktı. En yakın arkadaşıydı. Onu en iyi anlayan. Bir derdi olduğunda anlatmak zorunda değildi ikisi de. Birbirlerinin gözlerine bakmaları yeterliydi.
‘Ah evet geliyorum. Bana bir saniye verebilir misin? Profesör Faraday’ı görmem gerekiyor.’
‘Acele etsen iyi olur.’
Melanie kitaplarını büyük titizlikle çantasına yerleştirdi. Sınıftan dışarı çıkarken Profesör Faraday’ın onu neden çağırdığını tahmin etmeye çalışıyordu. Büyük ihtimalle yeni bir proje ya da ilgilenilmesi gereken yeni bir öğrenci vardı.
Profesör Faraday müziğe giriş dersini veriyordu. İnanılmaz bir sesi vardı. Melanie onun yerinde olsaydı bu okulda tıkılacağına ünlü bir müzisyen olabilirdi. Hem de çok ünlü.
Melanie profesörün odasına girdiğinde adeta büyülenmiş gibiydi. Bu odaya defalarca gelmesine rağmen hala o huzur verici büyüsüne alışamamıştı. Aslında çok sade döşenmişti. Beyaz ve siyah tonları ağır basıyordu. Profesörün klasik ve sıkıcı mobilyaları seçmediğine seviniyordu. Pencere ön bahçeye bakıyordu. Buradan bahçede kimin ne halt karıştırdığını rahatlıkla görebilirdiniz. Kapının sağ tarafında duvarı boydan boya kaplayan cam kitaplık vardı. Burada yüzlerce kitap olduğuna yemin edebilirdi. Profesör müzikle ilgilenmenin kitap okumayacağın anlamına gelmediğini söylerdi.
Melanie pencerenin kenarındaki şirin ve yumuşak koltuklardan birine oturarak profesörü beklemeye koyuldu. Pencereden dışarı bakarken bu okulda daha öğrenmesi gereken çok şey olduğunu anımsadı. Daniel okulun kuzey köşesindeki ağaçlardan birine yaslanmış tek başına etrafı izliyordu. Burnuna garip kokular geliyordu. Bu çocuk kesinlikle yalnız kalamaz. O kendini beğenmiş Lizzy bozuntusu hayret ki Daniel’in peşinden bir an olsun ayrılmıştı.
‘Görüyorum ki erkenciyiz.’
Melanie oturduğu yerde irkilerek Profesöre döndü. Upuzun saçlarını arkaya atışını izledi. Yüzündeki tebessüm onun güzelliğine bir kez daha yakışıyordu.
‘Dediğiniz gibi dersten çıkar çıkmaz geldim.’
‘Ah evet haklısın. Sanırım ben geciktim. O halde sana bir şeyler ikram etmeme izin ver.’
‘Aslına bakarsanız Claire’ı daha fazla bekletirsem kötü şeyler olabilir.’
‘Sen ve Claire çok iyi arkadaş gibi görünüyorsunuz.’
‘Evet. Claire benim en iyi arkadaşım. Onu kızdırmak istemem.’
‘Pekala Melanie Hanım. Konuya direk girmek hiç tarzım değildir bilirsin. Aslında sevineceğini umuyorum.’
‘Emrinizdeyim profesörüm.’
‘Evet Melanie, biliyorum. Diyeceğim şu ki yeni bir yarışma var. Genç müzisyenlerin katıldığı uluslararası bir yarışma. Bu yarışmaya her okuldan birer kız ve erkek katılacak. Okulumuzda yapılacak olan elemelere katılmanı isterim.’
Melanie şok olmuştu adeta. Böylesine yüklü bir görev beklemiyordu doğrusu.
‘Evet ne diyorsun’
‘Ben bilemiyorum. Kendimi buna hazır hissetmiyorum. Üstelik uluslararası ve kesinlikle kaybederim.’
‘Melanie, senden bu sözleri duymak beni incitiyor. Kendi yeteneklerini göremiyor musun. Hem zekisin hem de muhteşem bir müzisyen sesine sahipsin. Lütfen bunu bir düşün.’
‘Sizi üzdüğüm için beni affedin profesör ama…’
‘Lütfen Melanie sadece düşün. Şimdi cevap vermek zorunda değilsin.’
‘Bunu düşüneceğim ama fazla ümitlenmenizi istemiyorum okulda yetenekli bir sürü öğrenci var. Bunu bile aşabileceğimi sanmıyorum.’
‘Melanie tatlım kendine acımasızca davranıyorsun. Sana güveniyorum ve biraz daha burada durursan iki saattir koridorda bağıran Claire’ın sesi zarar görebilir bunu istemeyiz değil mi?’
‘Ah. Aman Tanrım sonra görüşürüz profesör ve ayrıca size minnettarım.’
‘Bir önemi yok tatlım. Bunu hak ediyorsun.’
Melanie afallamış bir halde odadan çıkar çıkmaz Claire’ın çığlıklarıyla kendine geldi.
‘Hey. Neler oluyor burada. Delirdin mi. Ne bağırıp duruyorsun.’
‘Melanie sana inanamıyorum. Bunu duymalısın çabuk gel.’
‘Neyi duymalıymışım Claire lütfen burada neler dönüyor.’
‘Biraz sabredemez misin? Tanrım bu kız beni deli ediyor.’
Claire Melanie’nin kolundan sürükleyerek kafeteryaya getirdi. Her zamanki masalarına geçtiler. Kate ve Sophie de yanlarındaydı. Bu dörtlü okulun en dost canlısı grubuydu.
‘Evet artık konuya girsek diyorum.’ Melanie sabırsızlanmaya başlamıştı. Profesör Faraday’ın söylediklerinden sonra başka bir şey daha kaldırabileceğini zannetmiyordu.
‘Melanie sana çok süper haberlerim var. Daniel ve Lizzy..’
‘Bak eğer canımı sıkacak bir şeyler söyleyeceksen inan hiç zamanı değil Claire.’
‘Melanie ayrılmışlar. İnanabiliyor musun. Senin adına çok sevindim canım. Artık kozu eline alma zamanı geldi. Hem de hemen. Çok güzel planlarım var. İlk önce sizi ..’
‘Hey dur bir dakika ne dedin sen? Ayrılmışlar mı? İyi de bundan bana ne. Ah inanamıyorum kızlar.’
Melanie’nin midesi düğüm düğüm olmuştu. Ne diyeceğini kestiremiyordu. En iyisi oradan uzaklaşmaktı. Ama hissettiği kötü olamazdı. Bu iyi bir şeydi. Hayata yeniden bağlanmış gibiydi. Kızların yalvarmalarını duymuyordu. Tek istediği sessiz bir ortamdı. Her zamanki mekânına gitmek için ayaklandı ve koşar adımlarla oradan uzaklaştı.
Kendisini yalnız hissetmekten bıkmıştı. İki yılı aşkın süreyle Daniel’i seviyordu. Platonik bir aşktı ama bununla baş etmesini çok iyi biliyordu. Ne zaman birini sevse sanki yollar birden kapanıyor her şey ölüm sessizliğine bulanıyordu. Ama alışmıştı. Tek yapması gereken unutmaktı ama bunu da yapamıyordu ya çünkü unutmak sevmekten daha ağır geliyordu.
‘Anie burada ne yapıyorsun?’
Anie.. Melanie’ye tek bir kişi bu isimle hitap ederdi.
‘Ne istiyorsun Daniel? Seni avutmamı mı?’
‘Demek duydun. Oturabilir miyim?’
‘Sen de biliyorsun ki bu okulda hiçbir şey gizli kalamıyor.’
Daniel cevap alamayınca Melanie’nin yanına oturdu. Buradan deniz çok güzel görünüyordu. Melanie’nin neden hep burayı seçtiğini çok iyi biliyordu. Çünkü Melanie deniz gibiydi. Huzur vericiydi. Lizzy’den onun için ayrıldığını söylese acaba inanır mıydı?
‘Profesör Faraday bugün seninle konuştu mu ?’
‘Seni ilgilendirmez.’
‘Yapma ama Melanie işimi zorlaştırıyorsun. Konuştu mu konuşmadı mı?’
‘Evet bugün profesörle konuştum.’
‘O halde kabul ettin.’
Melanie şaşırmıştı. Nereden biliyor olabilirdi.
‘Sorun şu ki nereden bildiğini bilmiyorum ama daha buna hazır değilim.’
‘Melanie sen gerçekten nadir bulunan bir yeteneksin, profesör bu yüzden ikimizi seçmiş olmalı.’
‘Ah anlamıyorum ne demek istiyorsun.’
‘Demek istiyorum ki Melanie sen ve ben bir elmanın iki yarısıyız.’
‘Bak gerçekten şaka kaldıracak halim yok, o yüzden beni yalnız bırak.’ Melanie Daniel’in konuşmasını beklemeden yatakhanesine gitmek üzere ayağa kalktı. Daniel ondan hızlı davranıp Melanie’nin bileğinden yakaladı.
‘Melanie lütfen.’ Daniel Melanie’yi oldukça şaşırtmıştı. Bileğini bıraktı.
‘Özür dilerim.’
‘Kalbimi acıtıyorsun.’
‘Seni seviyorum Melanie ve artık kalbini acıtmayacağıma söz veriyorum.’
Melanie neye uğradığını şaşırmış bir haldeydi. Olduğu yere çöktü ve yanaklarından yaşlar süzülmeye başladı. Ne diyeceğini bilemiyordu. Kalbi sızlıyordu.
‘Sana inanmamı mı bekliyorsun. Üstelik daha Lizzy’den yeni ayrılmışken. Kendine yeni bir oyuncak mı arıyorsun. Neden benimle oynuyorsun. Ben sana ne yaptım Daniel.’
Daniel şimdiye kadar kendisini bu kadar çok seven dünyalar güzeli bu kızı nasıl göremediğine şaşırıyordu. Kız ne dese haklıydı.
Güneş batmak üzereydi. Daniel Melanie için yazdığı şarkıyı mırıldanmaya başladı.
Pişmanın çok pişmanım sevgilim
Seni üzdüğüm ağlattığım için
Beni affedebilir misin?
Yeni bir hayata başlayabilir misin?
Güneş batarken parıldayan gözlerin
Kalbimi deliyor dayanamıyorum
Ne desen haklısın denizim
Ama bil ki artık seni seviyorum..
‘Sana inanmak istiyorum.’
‘Bana inan sevgilim. Ben artık seninim. Ve bu yarışmayı beraber kazanacağız. Sen ve ben.’
Melanie başını Daniel’in göğsüne yasladı ve sessizce ağlamaya devam etti. Yaşadıklarının rüya olmasından korkuyordu. Gözlerini sımsıkı kapattı ve Daniel’in eşsiz sesine katıldı..